Seyhan Akıncı – Varoluş, ne büyülü bir sözcük… Öyle ki Hamlet’in “Olmak ya da olmamak” tiradıyla bütün meseleye aydığımız gibi derin bir yanılgıya da sürükler bizi. American Theatre dergisine göre Amerika Birleşik Devletleri’nde oyunları en çok sahnelenen isimlerin başında gelen Lauren Gunderson’ın “Natural Shocks/Doğal Afet”i de ayaklarını Hamlet’in bu tiradına basarak ses veriyor. 2018’de ABD’de sahnelenmeye başlanan, aynı yıl silah şiddetinin ve aile içi istismarın önlenmesi için ulusal çapta para toplamak amacıyla ülke çapında “Natural Shocks/Doğal Afet” okumaları düzenlenmiş. 60 dakikalık bu gösteri Germinal Tiyatro’nun yapımcılığında mayıs ayında ülkemizde “Doğal Afet” adıyla prömiyer yaptı. Nilperi Şahinkaya’nın tek kişilik performansıyla sezonun son gösterimi geçen hafta Alan Kadıköy’de gerçekleşti. Böylesi büyük meseleleri dert edinen bir oyunu izleyecek olmanın merakı ve heyecanıyla salondaydım. Öyle ya “Olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu”ydu…
Başrol metnin
Nilperi Şahinkaya’nın hayat verdiği sigorta uzmanı genç kadın sahneye telaşla giriyor ve elindekileri savurarak başını ellerinin arasına alıp savunma pozisyonuna geçiyor. Bir sığınaktayız. Dışarıda yaklaşmakta olan bir fırtına var. Yönetmen Ahmet İlger Ergün, ABD’de sahnelenen oyunlardan farklı olarak rejisinde evin bodrumu yerine bir sığınak tercih etmiş. Arkada son dönemlerde oyunlarda sıkça kullanımına tanık olduğumuz bir ekran var. Yönetmenlerin birbirlerinin yaptığı güncel işleri ne derece takip ettiğini bilmiyorum ama kimi daha başarılı kimi daha başarısız olmakla birlikte son dönemlerde ekran tekrarına düştükleri bir gerçek. Yerde birkaç kutu, bozuk bir gitar, şunlar bunlar… Öyle anlıyoruz ki Ergün, başrolü metne bırakmaya karar vermiş. Nilperi Şahinkaya, bütün o kaosun içinde inişleri ve çıkışları olmayan bir oyunculuk sergiliyor. Oyun derdini anlattıkça bunca şey karşısındaki durağanlık bir parça kafanızı karıştırıyor. Şahinkaya, metnin karmaşasını daha anlaşılır kılmak üzere böyle bir yöntem benimsemiş olmalı. Dünyada oyunu performe eden başka oyuncuları internet sayesinde açıp izleme imkânınız var. Metindeki devinimi daha hararetli aktardıklarını göreceksiniz. Belki de sigorta poliçesi satan, hiçbir şeyi şansa bırakmayan bir karakteri tekdüze aktarmak, oyunun yazarı Gunderson’ın kafa karışıklığını bir parça hafifletmek için doğru olan yöntemdir.
Bireysel silahlanmaya dikkat çekiyor
Hızlı konuşan sigorta uzmanı kahramanımız hikâyesini anlatmaya başlıyor. Tabii yaklaşmakta olan fırtına izin verdikçe. Sığınıkta olduğumuz sürece oyunun kahramanının annesiyle iyi bir ilişkisi olmadığını öğreniyoruz. Biri daha var iyi bir ilişkisinin olmadığı: Kocası. Tam orada silah sözcüğü duyuluyor. Ve kendisi görünüyor biraz sonra. Çünkü kendimizi korumak zorundayız! Silah göründüğü andan itibaren kafanızın bir köşesinde Çehov ilkesi alarm kuruyor. Sigorta uzmanı sigaret pantolonu, geniş yakalı gömleği, yeleği ve üstüne bir parça büyük gelen ceketiyle sıkışmışlığını ve sıyrılmak istediği tekdüzeliği bize aktarıyor.
Kaçıp gitmek. Hangimizin aklının ucundan geçmemiştir ki? Gitmek için ne kadar güçlü nedenlerimiz varsa kalmak için o derece sıradan şeylere tutunuruz. Kendimizin uydurduğu yalana inanmak için annemizin çay takımını bırakamamak yeter de artar bile. Cep telefonu, cüzdan, şarj aleti derken gitmek için lazım olanlar bir türlü bir araya gelemez. Fırtına kapıya dayanmıştır. Artık kaçmak bir seçenek değildir! Artık mesele “Olmak ya da olmamak”tır. Lauren Gunderson, bir sigorta uzmanının hikâyesi etrafında bireysel silahlanmaya, kadına yönelik şiddete, cinsel kimliklerimize, evliliğe, kadın erkek ilişkilerine ve doğallıktan öleceklere dair pek çok şey söylüyor.
Oyun burada bir şey eksik ya da bir şeyler fazla dedirtiyor. Kısmen bir yüzleşme, direniş, ve hesaplaşmanın yaşandığı oyun kendi kendini doğruluyor: “Olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu.”