Vincenzo Montella yönetimindeki A Milli Futbol Takımı, Almanya vizesi için 3 puanın yettiği maçta sürprize izin vermedi. Letonya engelini 4-0’lık galibiyetle geride bırakan A Milli Futbol Takımı, bu sonucun ardından Almanya’daki Avrupa Şampiyonası’na katılmayı garantiledi.
A Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü Vincenzo Montella, Türkiye tarihinde Avrupa Şampiyonası’na katılma hakkı elde eden ilk yabancı antrenör olurken oyuncu tercihleriyle dikkat çekti. Usta kalem, Vincenzo Montella’nın tercihleriyle ilgili çarpıcı ifadeler kullandı.
İşte Türkiye – Letonya maçı sonrası yapılan değerlendirmeler…
YOLCULUK BAŞLADI HAZIR MIYIZ? / BURCU KAPU
Çocukluğumdan beri yazının her türlüsünü yazmayı çok sevdim. Biraz sevdiğimden biraz şansım yaver gittiğinden yazmayı işim haline getirebildim. Bu sayfalarda sporla ilgili yazmayı çok seviyorum. Ama branşın ne olduğundan bağımsız, galip geldiğimiz bir milli müsabakanın ardından yazmak yazıların en keyiflisi.
Hepimizin dolabın arkalarında kalmış milli formalarımızı yeniden çıkardığımız Hırvatistan maçının ardından dün Letonya galibiyetiyle 2024 Avrupa Şampiyonası’na gitmeyi garantiledik. Turnuvaya az bir süre var, oyunumuzda hala eksiklerimiz çok. Ama ümidimiz ve inancımız yüksek bu sefer. Takım yeni hocasıyla daha bir takım görüntüsünde, hoca üst perdeden sadece sızlanıp suçlamak yerine, daha net, daha çözüm arayışında. Öğretmen veya baba figürü değil, oyuncuların içlerinden biri gibi. Her oyuncunun gol sevincinde bu kadar kısa sürede kendisine koşmasını sağladı. Belli ki, herkes sadece işini yaparsa, bu ekip, bu takım turnuvada yüzümüzü güldürecek. Ama dediğim gibi, herkes liyakatle sadece işini yaparsa…
Bileti cebimize koyduğumuz Letonya maçının Hırvatistan’dan tamamen zıt bir maç olmasını bekliyordum. Hırvatistan zorlu rakipti. Kapalı savunmayla oynamayacaktı, topa daha fazla sahip olacaktı, bizi zorlayacaktı. O gün o 11 doğruydu. Ama Letonya analizi sanki biraz aceleye gelmiş, kazanan 11 bozulmaz klişesine fazla bel bağlanmış. İlk yarı %76 topla oynayan taraf bizdik ama kadronun bireysel yetenekleri topla oynama konusunda kısıtlıydı. Sol bekte Cenk aksadı, santrforda Barış yerine sırtı dönük oynayıp top tutabilecek daha net bir santrfora ihtiyaç vardı. Kaptan Hakan’ın hem Barış Alper’in güzel pasını değerlendirememesi hem de hemen ardından Yunus’un takipçiliğiyle attığı gole ofsaytla engel olması, tek başına ilk yarıda parladı. Ama olumsuz anlamda. Milli takımda Hakan, İtalya performansının çok gerisinde klişesine düşmek istemiyorum ama ben düşmek istemedikçe Hakan adeta bu sözü doğrulamak istermişçesine maçlar çıkarmaya devam ediyor.
HOCA HEPİMİZİ UTANDIRDI
Montella gelir gelmez eski öğrencileri Samet ve Yunus’u tercih etmesiyle, itiraf edelim hepimize önce bir eyvah dedirtti. Acaba eski öğrencilerine iltimas mı geçiyor diye. Ama hoca utandırdı hepimizi. İkisi de oyunuyla ve direkt skor katkısıyla Montella’nın oynatmak istediği oyunu anlayıp sahaya yansıttıklarını gösterdiler. İşte bu yüzden liyakat kelimesiyle başladım. Oynatılmayan Yunus gol atıyor, çağrılmayan Yusuf hücum kurguluyor, asist yapıyor. Kendi takımında gözden düşen Samet asist yapıp, yedek kalan Cenk iki gol atıyor. Bir süredir konu milli takım olduğunda bir yanımız yaprak döküyordu, ama artık her yerimiz bahar bahçe. Ve bunu sürdürebileceğine inandığımız bir ekip ile birlikte.
Yolculuk daha yeni başladı. Yolu uzun ve kayıpsız geçmek için eksikleri hızlıca görmek, önlem almak lazım. Zemin diye başlamayacağım yine, çünkü hiçbir şey değişmiyor, yine kötüydü. Ama başka bir önerim var, eleme maçlarını mutlaka İstanbul’da oynatmayı acaba standart hale mi getirmeliyiz? İstanbul taraftarlarının her hafta sonu maça gitme alışkanlığı var, rakibi ne zaman baskı altına alacağını, takımı ne zaman tezahüratlarıyla ileri çıkaracağını daha iyi biliyor, tribüne ve futbola daha hakimler. Misal “Samanyolu” da güzel elbet ama skor 0-0 iken değil.
ALMANYA YOLLARI / HALİL ÖZER
Neyse ki geçen kış buruk izlediğimiz Dünya Kupası gibi bir organizasyonu bu kez yaşamayacağız.
Bu yaz Avrupa Şampiyonası’nda biz de varız…
Kolay olmadı. Dolambaçlı yollardan geldik…
Garip garip maçlar oynadık.
Bursa’da biz kaçırdık Hırvatlar yendi…
Letonya’da son saniyede galip geldik…
Evimizde Ermenistan’a puan verdik…
Eyvah derken Hırvatistan’ı deplasmanda yendik. Hem de Modriçli dünyanın en iyi orta sahasına sahip bir takımı neredeyse ezdik geçtik…
Bir de arada hoca değişti. Bunu da unutmayalım…
Yani Alman disiplininden, İtalyan savaşçılığına, kora kor defans anlayışına geçtik…
Normalde bu değişiklik ilk maçta tutmaz, ama bu kez tuttu.
Ayrıca Montella, Kuntz’un getirmek istediği disiplini de devre dışı bırakmadı. Kendi oyun anlayışı ile kokteyl yaptı.
Hırvat maçında defansa Samet’i koydu hepimiz şaşırdık. Orta alanı Salih ile İsmail’e bıraktı. Hepimiz tavana baktık. Forvete sadece Barış’ı koydu “Ne yapıyorsun hoca” dedik.
Bu değişiklikler de tuttu.
Aslında biz o maçta Avrupa Şampiyonası’na gittik.
Eh şimdi Hırvat maçını geçen takımımızın Letonya’ya takılacağını düşünmek biraz saflık olurdu.
Ama tabii ki kolay olmadı.
Çek bir Letonya’dan beri bu adamlarla başımız dertte.
Bariz bir Letonya takıntımız var.
İlk yarıda bir top direkten döndü. Bir gol sayılmadı. Üç net pozisyon kaçtı.
Letonya üstümüze gelemedi. Hafif gelir gibi oldular eski maçları hatırladığımız için onda bile yüreğimiz ağzımıza geldi. Aslında sahaya çıkan kadroya bir şerh koymak istiyorum.
Barış Alper özellikle deplasman maçlarında daha rahat oynayan bir futbolcu. Kapalı defanslarda sıkıntı çekiyor. Kendi takımında da durum böyle. Oraya daha mücadeleci, kısa alanda daha hareketli Bertuğ ya da buram buram tecrübe kokan Cenk olabilirdi. Bir de solda Eren Elmalı.
Çünkü sol kanat hiç işlemedi. Eren driplingi daha çok seven dikine gidebilen oyuncu. Cenk’te hiç birisi yok.
2. yarı tam bir şenlik vardı. Montella Cenk’i değiştirmedi. Onun yerine Ferdi’yi oyundan alıp yerine Zeki’yi koydu.
Zaten bizim dediklerimiz olsa hoca biz olurduk. Yani bazen boş boş konuşup yazıyoruz.
Yunus olağanüstü bir gol attı. Asist ise ilk yarıdan salladığım Cenk’ten geldi. Yunus Adana Demirspor günlerine Konya’da geri döndü. Belli ki İngiltere yaramış.
Ama sonra kabusumuz başladı. Nabzımız arttı, şekerimiz yükseldi.
O dakikaları kazasız geçirince Samet’in muhteşem asisti (hem de solla), Cenk’in şık kafa vuruşu işi bitirdi.
Sonrasında şov yaptık.
Cenk için iki kelam yazmak lazım. Adamın her duyusu golcü. Yeter ki aradığı ortamı bulsun.
Bu iş Konya’da bitti.
Montella’ya kocaman bir teşekkür.
Ve son iki maçı göz önünde bulundurursak; Samet, Abdülkerim ve tabii ki İsmail.
Allah sizi nazarlardan saklasın.
Biz sizden sonuna kadar razıyız.
Bu arada benim iki dokunulmazım var. Biri Arda Güler, diğeri Kerem Aktürkoğlu… Şimdi bunlara bir de İsmal Yüksek’i ekledim.
“Sen nasıl bir topçusun kardeşim” diyelim yazıyı bitirelim…