SERVET YILDIRIM – Memnuniyetle söyleyebiliriz ki; iklim değişikliğinin gelecekte yaratacağı finansal ve sosyal sonuçlar şirketlerin, yatırımcıların ve politika yapıcıların sorunu haline geldi; ya da gelmeye başladı. Dünyanın önde gelen şirketlerinin büyük bir çoğunluğu iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine maruz kalacaklarının farkındalar. Ve bu nedenle buna yönelik çalışmalar yapmaya başladılar.
Söz konusu olan iklim değişikliği olunca herkes dönüp kendisine bakmaya başladı. Çünkü çok sayıda şirket yüksek risk taşıyan fiziksel varlıklara sahip. Bu varlıkların iklim değişikliğinden etkilenmemesi mümkün değil.
Bir yandan da düzenleyici otoritelerden artan bir şekilde gelen baskılar var. Bu baskılar da şirketleri iklim ve sürdürülebilirlik konularında aksiyon almaya zorluyor.
Mesele sadece risklerden ve mevzuatın getirdiği zorunluluklardan ibaret değil. Aslında düşük karbonlu, sürdürülebilir ve adil bir geleceğe geçiş hem şirketler hem de yatırımcılar için önemli fırsatları da beraberinde getiriyor. Hem maliyet hem de repütasyon anlamında şirketler için cazibe yaratacak unsurlar var.
Bu nedenle bu dönüştürücü fırsatlardan da yararlanmak için şirketlerin tek yapması gereken ESG (Çevresel, Sosyal ve Yönetişim) faktörlerini yatırım ve operasyon süreçlerine entegre etmek.
Bunun için de öncelikle karşı karşıya olunan ESG risklerinin tespit edilmesi gerekiyor.
3 aşamada ne yapılabilir?
Geçenlerde kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poor’s’un bu konuda hazırladığı infografiği görmüştüm. Temel sürdürülebilirlik zekasıyla başarılı bir iklim entegrasyonunu benimseme konusunda atılması gereken adımları gösteriyordu. Burada gösterilen yöntem aslında sadece yatırımcılar değil, yatırım yapılan şirketler için de bir yol haritası olarak görülebilir. Ondan da faydalanarak şirketlerin önündeki üç aşamalı yol haritasını kabaca şöyle görmek mümkün:
1-) Yatırımlardan, varlıklardan ve operasyonlardan kaynaklanan çevresel ve iklim risklerinin değerlendirilmesi gerekiyor. Bu kapsamda genel karbon azaltım hedefleri belirlenecek. Şirketlerin mevcut sera gazı emisyonlarını görmek ve emisyon azaltımına yönelik bilim temelli hedefler belirlemek için karbon ayak izleri ölçülecek.
2-) Paris Anlaşması hedefleriyle uyumunu takip etmek gerekiyor. Şirketlerin dünyayla uyumu belirlendikten sonra küresel hedeflere bir takvim dahilinde ulaşmak için gereken azaltmaların büyüklüğü belirlenecek.
3-) Risk senaryolarını ve geçiş yollarını hazırlamak lazım. Bu şekilde net sıfır fırsatları da optimize edilecektir. Burada şirketin gelecekteki karbon fiyatlarını absorbe etme kapasitesinin de stres testine tabi tutulması gerekiyor. Yakında herkesin karşı karşıya kalacağı karbon fiyatlandırmasından kaynaklanan olası kazanç ve maliyetleri anlayın. Varlıkların iklimle ilgili fiziksel risklere maruz kalmasını değerlendirin. İklim senaryolarını finansal performansın bir parçası olarak görmeye başlayın. Yani entegre raporlama anlayışına geçin.
Şeffaf olun ve iklim stratejisini raporlayın. İklimle ilgili finansal risk ve fırsatları ölçümlendirin ve iş paydaşlarıyla paylaşarak, belirlediğiniz metrikler çerçevesinde eyleme dönüştürün.
Kısacası, şirketlerin ve onları yönetenlerin iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik konularında daha bilinçli olmaları ve elzem kararları almalarının gerektiği bir döneme giriyoruz. Hatta girdik bile. Eğer amacınız değer yaratmak ise bundan kaçış yok. Böylece iyi bir finansal performansın yanı sıra çevresel ve sosyal etkileri de dikkate alan sürdürülebilir bir geleceğin inşasına katkıda bulunabilirsiniz.