SERVET YILDIRIM – Geçen hafta bir iyi haber, aldık bir de kötü haber… Önce iyi haber: S&P Global, Türkiye’nin görünümünü ‘negatif’ten ‘durağan’a yükseltti. Kötü haber ise: Türkiye’nin halihazırda çok düşük olan kredi notunu ‘B’ olarak değiştirmeden aynı seviyede tuttu. Yani ‘spekülatif’ kategorisinde tutmaya devam etti.
Aslında hafta sonu açıklanan karar çoğumuz için çok büyük sürpriz olmadı. Piyasalardaki beklenti de kredi notunun ‘B’ olarak teyit edileceği, görünümün ise ‘durağan’a yükseltileceği yönündeydi. Hatırlarsınız, Fitch de 8 Eylül’de benzer bir şekilde Türkiye’nin kredi notunu görünümünü negatiften durağana çevirmiş ama notu aynı tutmuştu.
Önde gelen iki rating kuruluşundan arka arkaya gelen bu önemli açıklamaların ardından birkaç noktayı vurgulamakta fayda var:
1-) Notumuz artmamış olsa bile Türkiye’nin not görünümünün değişmesi olumlu bir gelişmedir. Negatiften durağana geçmek ekonomide bazı olumlu gelişmelerin olduğunu gösterir. Mesela ekonomi politikalarında son dönemde gözlenen tutarlılık, faizlerin tekrar ana para politikası aracı olarak kullanılmaya başlanması, artan bütçe açıklarını frenlemeye ve iç talebi yavaşlatmaya yönelik adımlar; Türk lirasının mayıs ayından sonra değer kaybetmesine izin verilmesi, para politikasının “normalleşmeye” başlaması, rezervler üzerindeki baskıların hafiflemesi görünümün durağana dönmesinin ardındaki nedenler arasında yer alıyor.
Kısacası görünen o ki; son dönemde politikalarda yapılan değişiklikler ve daha geleneksel politikalara yöneliş kredi derecelendirme kuruluşları tarafından olumlu karşılanmış.
2-) Buraya kadar anlatılanlar bardağın dolu tarafıydı. Bir de boş tarafı var. Yani notumuzun düşük seviyede kalmaya devam ettiği. Notun yükselmesi için ise bazı adımları atmamız ve ilerlemeleri görmemiz gerekiyor. Ratingciler açıklamalarında bu adımların neler olduğuna dair ipuçlarını da veriyorlar. Aslında onların ipucu vermelerine de gerek yok. Herkes her şeyi biliyor. Yapılması gerekenler belli.
Neler yapılmalı?
Notumuzun artması için mevcut politika normalleştirme ve dengeleme sürecinin sürdürülebilirliğine daha fazla güven duyulması ve enflasyonun sürekli azalması da dahil olmak üzere makroekonomik istikrarda iyileşme gözlenmesi gerekiyor.
Sadece bunlar not artışı için yeterli değil. Aynı zamanda bunlara bağlı olarak dış zorlukların azalması, örneğin cari işlemler açığının sürdürülebilir bir şekilde daralması, sermaye girişlerinin artması, uluslararası rezervlerin seviye ve bileşiminin iyileşmesi ve dolarizasyonun azalması lazım.
Reçete bana ait değil. Bunu kredi derecelendirme kuruluşları raporlarında bizzat söylüyor. S&P de geçen hafta yaptığı açıklamasında Türkiye’nin aşırı ısınmış bir ekonomi, büyük ikiz açıklarla, yüksek enflasyonla ve hızlı para artışıyla karşı karşıya olduğunu belirtiyordu.
Moody’s de geçen ay yaptığı bir analizde, “Ortodoks politikalara geçiş sürdürülürse ve makro dengesizliklerde düzenli bir azalmaya yol açarsa, görünüm pozitife dönebilir ve not yükseltilebilir” değerlendirmesi yapmıştı.
Peki daha düşme ihtimali var mı?
Bir de dikkate alınması gereken olumsuz senaryo var… Yani görünüm değişikliklerinin ardından bir not artışı çantada keklik olmadığı gibi kredi notumuzun daha da aşağı gelmesi olasılığı her zaman var.
Mesela S&P’ye göre potansiyel olarak para birimindeki değer kaybının azalmaması ve enflasyonla mücadele politikalarının tersine çevrilmesiyle bağlantılı olarak Türkiye’nin finansal istikrarı veya daha geniş anlamda kamu maliyesi üzerindeki baskının yoğunlaşması halinde, görünüm olumsuza çevrilebilir.
Ülkenin finansman maliyetlerinde hızlı bir artış, daha büyük ve tekrarlanan bütçe açıkları para otoritesinin bağımsızlığına siyasi müdahale gibi faktörler notumuzu olumsuz etkileyebilir.
Fitch’in son açıklamasında dediği gibi 2021 ikinci yarısındakine benzer şekilde geleneksel olmayan bir politika karışımına geri dönüş veya makroekonomik ve finansal istikrarsızlık risklerini artıran tamamlanmamış bir politika dengelemesi, mevduat sahiplerinin güveninin azalması, banka bilançolarının zayıflaması, ödeme dengesi baskılarının artması, cari işlemler açığının sürekli genişlemesi ve dış finansmana erişimin zorlaşması yeni not düşüşlerini tetikleyebilir. Bunlara ek olarak iç siyasi veya güvenlik durumunun bozulması; ekonomiyi ve dış finansmanı etkileyecek şekilde uluslararası ilişkilerin bozulmasına da notu olumsuz etkileyecek faktörler arasında yer alıyor.
1992’de başlamıştı…
Moody’s de ortodoks politikalara geçişin kısa ömürlü olması ve daha fazla makroekonomik stresin ortaya çıkması halinde görünümün negatife çevrilebileceğini de söylemişti.
Türkiye’nin rating kuruluşlarıyla resmi ilişkisi 1992 mayıs ayında Standard and Poor’s (S&P) ve Moody’s adlı kuruluştan not alarak başladı. Üstelik S&P’den BBB gibi oldukça parlak bir not almıştık. Ama iki yıl bile geçmeden 1994 başında BBB’yi kaybettik. Tekrar BBB’yi alabilmek için 2013 yılının mayıs ayını beklememiz gerekti. Ancak 2016’da tekrar BB’ye yani spekülatif kategoriye düştük. Tam 19 yılda geri aldığımız notu 3 yılda kaybettik. Oysa BBB notuna sahip olmak bir ülke için önemli bir kazanımdır. Yatırım kategorisindeki notlara sahip ülkelerin borçlanma piyasalarında hayatları daha kolaylaşır.
Türkiye ekonomisi sıkıntılı bir dönemden geçiyor. İşimiz zor. Kredi derecelendirme kuruluşları not artırırken genellikle çok titiz ve yavaş davranırlar, ağırdan alırlar. Not düşürürken ise olabildiğince hızlıdırlar. Bu nedenle yukarıda sıralanan adımları atmamız gerekiyor.